Hicri Yılbaşı nasıl ortaya çıktı?
İslâm tarihinde Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- zamanında toplanan İslâm Şûrası tarafından yılın ilk ayı olarak kabul edilen Muharrem ayı ve o ayın ilk günü “yılbaşı” olarak belirlenmiştir. O günden bugüne kadar da her yıl İslâm Âlemi tarafından Muharrem ayının ilk günü, “hicrî yılbaşı” olarak idrâk ve ihyâ edilmiştir.
Müslüman Hicri Yılbaşını nasıl geçirmeli?
Muharrem ayının İslam tarihinde belli başlı üç önemli özelliği vardır. Birincisi oruç, ikincisi Hicrî takvimin başlangıcı olması, diğeri de Hz. Hüseyin ve evlatlarının Kerbela’da şehit edilmesidir. Bu mânada bu ayda yapılan dua ve zikirler büyük bir öneme sahiptir.
Hicri takvime göre senenin ilk ayı olan Muharrem ayı, fazilet değeri üstün olan tesbih zikirleri ve duaları ile geçirilmesi gereken en değerli fırsat aylarından biridir. Allah katında bu denli kıymetli olan bir ayın ilk gecesini ‘hayatınızda bir defa bile olsa kılın’ uyarısında bulunarak tesbih namazının sevabına işaret eden Peygamberimiz (SAV)’in izinden gitmeli ve kılabiliyorsak tesbih namazı kılmalıyız.
Muharrem ayının ilk günü her birinde besmele ile bin ihlas-ı Şerif okuyanları Cenab-ı Hak Lütfu Keremiyle huzuruna bu alemden kul borcu ile götürmeyecektir. Gecesini de ibadetle ihya etmek lazımdır.
Sadece Muharrem ayında değil diğer mübarek gün ve gecelerde de farz, vacip değerinde herhangi bir bağlayıcı özel ibadet şekli olduğu bilinmemektedir. Allah (c.c)’un biz kullarını düşünerek bazı gecelere özel sevaplardan istifade edebilmek için elimizden geldiğince ibadet etmeli, dilimizi zikirle tutmalıyız.
Muharrem ayının ilk Cuma gününü (tek tutulmaz Perşembe yada Cumartesi günü ile tutmak gerekir) oruç tutanın geçmiş günahları afvedileceği bildirilmiştir. (Perşembe-Cuma-Cumartesi tutmak ise günahlara kefaret olur ve 900 sene ibadet sevabı kazandırır.
Peygamberimiz (SAV), “Âşûre günü orucunun önceki yılın (küçük) günahlarına kefâret olacağını umarım.” (Tirmizî, Savm, 48) buyurarak, ümmetine bu günlerde oruç tutmayı önemle tavsiye etmiştir.
Özel durumdaki kadınlar da namaz kılıp Kuran-ı Kerim okuyamasalar da, dinî eserlerden istifade etmeli, zikir ve salavatla meşgul olmalıdır.