Türkiye bir doğa harikasını daha kaybetti.
Konya’nın Karapınar ilçesinde bulunan ve havadan görünüşü nedeniyle “Dünya’nın nazar boncuğu” olarak adlandırılan Meke Gölü kurudu.
Meke Krater Gölü, iki aşamalı olarak yaşanan bir volkanik patlama sonucu kraterin zamanla suyla dolmasıyla meydana geldi.
Kaynaklara göre, yaklaşık 8 bin yıl önce ise gölün ortasında ikinci patlama gerçekleşti ve gölün ortası da suyla doldu.
Tamamen kurudu
Meke Gölü yer altı su kaynaklarından beslenerek günümüze kadar geldi.
2000’li yıllardan itibaren suyunu kaybetmeye başlayan göl, son yıllarda kurak geçen mevsimler ve yeraltı suyunun azalmasıyla tamamen kurudu.
Uzun yıllar kurak geçen mevsimler sonrası bu yıl Konya ve çevresinde bol yağışlı kış mevsimi yaşandı ve kar yağışları zaman zaman 1 metreyi geçti. Yoğun geçen kış mevsimindeki bu yağışlar da Meke Gölü’nün sulu görünümüne kavuşmasına yetmedi.
Yıllardır bölgede çölleşme ve erozyonla mücadele çalışmaları çerçevesinde projeler yürüten Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Yıldız konuya ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Aşırı yeraltı suyu kullanımı neden oldu”
Meke Gölü bölgesinin Türkiye’nin en az yağış alan yerlerinden bir tanesi olduğunu aktaran Prof. Dr. Yıldız, “Burası 300 milimetre civarında yağış aldığı için girdi oldukça az. Bu kadar düşük girdiyle bu toprak seviyesini doyurmak ve tekrar belli bir miktarda su seviyesini yükseltmek mümkün değil.
Milyonlarca yıl su burada birikiyordu. Şimdi de özellikle tarımın çok yoğun olarak yapılmasıyla ve suyu çekme tekniklerinin artmasıyla birlikte biz bu depoyu son 70-80 yılda çok hızlı bir şekilde çektik.
“Geri dönüşü mümkün değil”
Sadece küresel iklim değişikliği değil, burada buharlaşma da arttı ama asıl neden ovada çok fazla miktarda suyun çekilmesi ve burayı besleyen suların kesilmesiyle bu tamamen aşağı doğru düştü. Bunun geri gelmesi mümkün değil.
Çünkü şu andaki suyu çekme uygulamaları dursa bile burayı dolduracak bir su yok. Dolayısıyla burayı daha kötüye gitmemesi için ne yapabiliriz onun çalışmalarını yapmamız gerekiyor. Yoksa 30 yıl öncesine döndürme gibi bir şansın olduğunu düşünmüyorum” dedi.
“Yüksek kireç içeriğine sahip”
Gölün tabanında bulunan beyaz renkteki oluşum hakkında bilgi veren Prof. Dr. Oktay Yıldız, “Su varken içerisindeki birçok sodyum, potasyum, kalsiyum, klorürler bunların çoğu suyun içerisinde seyrelti halinde olduğu için pek fark edilemez. Ama su tamamen kesilince bunun içerisindeki birçok tuzlar da tortu halinde kaldı.
Sonuç olarak burası yüksek kireç içeriğine sahip. Bazen ölçtüğümüz yerlerde yarıdan fazlasını bile kireç geçiyordu. Bazı yerlerde sodyum ağırlıklı malzeme var. Bu da sodik toprak özelliğini gösteriyor, bitkileri zehirleyici bir şey. Diğer klorür tuzlar da su buharlaşınca dipte çökelip kalıyor” diye konuştu.